1970’lerin sonunda Ted Turner isimli bir adam, yeni bir televizyon kanalı kurmak istedi. Ama etrafındaki herkes deli olduğunu düşündü, çünkü fikri çok saçmaydı.
Turner reklamcıydı. Outdoor reklam alanları satan bir şirketi vardı. Televizyon işi hakkında da tecrübesi yok değildi. 10 yıl kadar önce küçük bir yerel kanalı satın almış, birkaç sene içinde de kârlı hale getirmişti. Ama kurmak istediği yeni kanal kimsenin aklına yatmıyordu.
Turner kimseyi dinlemedi, bildiğini okudu ve 1 Haziran 1980’de kanal yayına başladı. O gün itibariyle de dalga konusu oldu. Diğer televizyoncular kanalı küçümsemek için, kanala “Chicken Noodle Network” diyorlardı.
Çünkü sabahtan akşama, 24 saat durmaksızın haber yayınlayan bir kanal, o dönemde herkese çok tuhaf geliyordu. Kim 24 saat haber izlerdi ki? 24 saat haber yayınlayan bir kanal, nasıl ayakta kalabilirdi ki? Kesin batacaktı…
Ted Turner’ın bir bildiği varmış. CNN dev bir medya markası oldu. Artık kimse Chicken Noodle Network demiyor. Haber kanalı kavramı bugün hepimiz için çok normal. Hatta takipçileri geldi ve TV kanalı anlayışını toptan değiştirdi.
CNN’in yıktığı tabuyla ve verdiği cesaretle, spor kanalları, çocuk kanalları, belgesel kanalları doğdu. Turner o dönem aslında risk almış gibi görünüyor ama aslında daha az riskli yolu tercih etti.
Bizdeki Star, Show, Kanal D benzeri, genel yayın yapan ABC, CBS ve NBC gibi devler varken, o devlerle rekabete girmeyerek, dar gibi görünen bir alanda kendi yolunu çizdi. Bugün de aynı yolu izleyenler var.
Mesela Nazım Salur da Getir’i kurarken, çevresinde “saçmalama” diyenler olmuştur. Operasyonun yürümeyeceğini, asla kârlı olamayacağını söyleyenler de olmuştur. Bugün durumu ortada. Riskli görünüyor ama değil, hatta daha az riskli.
Yeni bir marka doğururken asıl risk, var olan, kuralları belirlenmiş, lideri ve ikincisi oturmuş bir pazara girmektir. CNN ya da Getir gibi, biri yapana kadar aslında var olmayan bir pazarı hedeflemek ve pazarı sıfırdan yaratmak ise, evet zordur, ama imkansız değildir ve daha az risklidir. Ödülü de büyüktür.