Yeni bir proje için bir şirkete tanışma toplantısına gittiğinizi hayal edin. Girdiniz toplantı odasına ve odadakilerden biri, sizi diğerleriyle tanıştırmaya başladı:
Şükrü bey, CEO’muz. Masanın ucundaki beyefendi Sabri bey, IT sorumlumuz. Nazan hanım pazarlama direktörümüz. Cemil bey de ne satış ne pazarlama, başka bir şey…
Başka bir şey Cemil bey hakkında ne düşünürsünüz? Saçma değil mi?
Pazarlamacı değilmiş, satışçı da değilmiş, başka bir şeymiş. Neymiş? Belli değil. Orada duruyor öyle…
Peki projeniz hakkında konuşmaya başladığınızda, Cemil beye hiç odaklanır mısınız?
Mesela pazarlamanın özellikle duyması gereken şeyleri pazarlama direktörü Nazan hanıma, IT’nin duyması gerekenleri özellikle IT sorumlusu Sabri beye bakarak anlatırsınız, doğal olarak.
Hangi durumlarda, ne satış ne pazarlama başka bir şey Cemil beye bakma ve ona özel bir şeyler anlatma ihtiyacı hissedersiniz?
Hiçbir durumda. Çünkü o başka bir şey…
Ama ney, bilmiyorsunuz.
Hikaye saçma, farkındayım. Çünkü hiçbir şirkette karşınıza böyle biri çıkmaz. İş dünyasında herkesin tanımlanmış bir işi ve görevi vardır. Böylece o kişinin ne iş yaptığını, o kişiye ne zaman ihtiyacınız olduğunu ve o kişiyi nasıl kullanacağınızı bilirsiniz.
Bu kadar anlatmam bile çok saçma aslında. Çünkü bu her yerde geçerli.
Kuaförde olmaz mesela:
Bu kızımız ne manikürcü ne pedikürcü, başka bir şey…
Akademide de olmaz.
Ne profesör ne doçent, başka bir şey…
TCDD’de de olmaz. Trende karşınıza şöyle biri çıkabilir mi?
Ne makinist ne kondüktör, başka bir şey…
Böyle biri, hiçbir yerde olmaz. İşe alınmaz, iş bulamaz, bulsa da barınamaz.
Peki yeni bir marka, doğarken neden böyle tanımlanır?
Torku, tam olarak bu şekilde yeni bir marka doğurdu.
Abartmadan söylüyorum, tam olarak böyle.
No On. Ne kola ne gazoz. Başka bir şey.
Ney? Belli değil. Başka türlü bir şey.
Hayat ne güzel. Kuşlar falan...